MeNü |
|
|
|
|
...:::Şiirler:::...
|
|
|
|
|
|
|
|
...:::Ozanlar:::...
|
|
|
|
|
|
...:::Aşıklar:::...
|
|
|
|
|
|
|

Al da git eğreti gülüşlerimi
isyanı kutsayan yüz bende kalsın
maviye boyama zor düşlerimi
gemimi yakacak köz bende kalsın
mermere saplanan bir deli su’ca
nefreti sevdama etmişim boca
karanlığa dönük bir çift namluca
tetikte bekleyen göz bende kalsın
neşeyi açmadan solanlara ver
gülüp eğlenmeyi yılanlara ver
baharı, bahçeyi çalanlara ver
Van Gogh’un çizdiği güz bende kalsın
bilirim yol uzun sürmek zor ama
çekmediğin kahrı koy matarama
azık kıt, vakit dar, tuz bas yarama
çiledeki aziz giz bende kalsın
MUSTAFA İSLAMOĞLU
HÜZN-Ü HICRAN
Hüzn-ü Hicran
Yazdır yağmurlar yağmaz olmuştur bulutlardan
Kuru kırışık yüzünde bir elemdir okunan
Avucundaki son çiçekler de ölü yüzü solgun
Soluğu kısık dua, hüznü hicran
Hüznü hal edinmişim,suskunluğum bundan
Limansız okyanuslara açılır gemilerim
Çok gerilerde elinde mendil,ağlamaklı salınışlarda yar kaldı
Aynalar üşüdü yüzümün donukluğundan
Hıçkırıklarda hayal,hüznü hicran.
Tanklar geçer beynimin damarlarından
Bir çift serçe titreyen ellerim.
Yabansı sesler böğrümde,cinnetler yalnızlık ertesinde
Saksıdaki son akşam sefası da soldu softalığımdan
İniltilerde gece,hüznü hicran.
Yazdan kalma bir gülümseme dudağının kıyısından
Gri pardesülü kadın ile gelir eylül
Dağınıktır saçlarım karışmış uçarı uykulardan
Islık ıslığa yapışır tenime sararmış yapraklar
Eylül hazan,hüznü hicran.
Acılar okunur alın çizgilerimden
Her mevsim yutkunuşlar rüzgarıdır
Her gün doğumu ruhumda sancılanan
Ey ömür törpüsü avucumdan uçan zaman
Hayat zaman, hüzn-ü hicran.
|
|
Osman Balkıs
|
|
|
EMANET
* Emanet *
* Emanet *
Emanetse bu can bedende
O zaman nedir ki bu elem üzüntü niye
Mademki terk edecekse seni, bir gün bir yerde
Hazır ol emaneti teslim etmeye
Hüseyin Topçuoğlu
|
|
Hüseyin Topçuoğlu
|
|
|
|
HICRANNAME
Hicrannâme
Aynalarda seni hissediyorum,
Hayal ırmağının çağıltısında
Umutların mecnun parıltısında
Rüyalarda seni hissediyorum...
Ey dost en güzelin nakışındasın,
Nurun karanlığa akışındasın,
Bir denizin şehlâ bakışındasın
Dalgalarda seni hissediyorum...
Şûledar eyleyip sundun elini,
Tayfuna çevirdin sevda yelini,
Tutuşturdun yüreğimin külünü,
N*******arda seni hissediyorum...
Yürürken gecenin kalbine doğru,
Gönlümden beynime vuruyor ağrı,
Yalnızlık bir çöldür, ayrılık uğru,
Tenhalarda seni hissediyorum...
Akşamın renginde ay ışığında,
Bir gül yaprağının kırışığında,
Bulutta, yağmurda, gökkuşağında,
Semalarda seni hissediyorum...
Hüzün gözlerinden ruhuma düşer,
İçim acılarla yoğrulur pişer,
Ey hicran yıldızı ahsen-i beşer,
Dualarda seni hissediyorum.
|
|
Nurullah Genç
|
|
|
TEK TABANCA HÜZÜN
Tek tabanca hüzün
Yılların arenasın da ayların son dansı
Aylar kıvırdıkça haftalar yitirdi şansı
İçimde bir şeyler yaralı biraz da kansı
Tek tabanca hüznü içe içe öleceğim...
Avucumda bir damla göz yaşı can çekişir
Parmaklarım uyuşmuş,kollarım sa çelişir
Aklımın zoru yüreğimle,fikrim ruhum da ekşir
Tek tabanca hüznü seve seve öleceğim...
Dudaklarım mühürlendi şiirlerimin tortusuyla
Dişlerim kilitlenmiş,dilimin derin uykusuyla
Boğazım düğüm düğüm,söz olur korkusuyla
Tek tabancasın hüzün diye diye öleceğim...
Ayaklarım mıhla hicran kavşağına çakılmış
Dizlerim titrerken,oturup ta seyrine bakılmış
Menfaat üzre olmak sa en güzel akılmış
Tek tabanca hüznü ar bile bile öleceğim...
Öyle hasretim ki şimdi ben de ana kucağına
İçimdeki yağları eriten giden yalansız sıcağına
Bir dönebilsem çocukluğuma baba ocağına
Tek tabanca hüznü vura vura öleceğim...
HÜZÜN ŞAİRİ (08.07.2007 23:24:00)
|
|
Nimet Yıldız
|
|
|
YOL UZUNDU ANNE
Yol uzundu anne...
Daha,
Şapkamın içine son çiziği atmamıştım anne.
Yüz mü,yüz elli mi bilmiyorum?
Daha,
Kaç şafak vardı,saymamıştım anne...
Yol uzundu anne...
Yavuklumu,
Hep dağların yamacında düşlemiştim
Gözleri yayla gülü,
Bakışları dağ çiçekleri gibi mi?
Daha,
O elleri hiç tutmamıştım anne...
Yol uzundu anne...
Daha,
Paketimdeki son sigarayı yakmamıştım
Seni,
Memleketimi,hikayemi,
Daha,
Sol yanımda yürüyen tertibime anlatmamıştım anne.
Yol uzundu anne...
Daha,
Yirmisinden yeni gün çalmıştım
Patlayınca bombalar,
Kollarım gövdemden kopunca
Öldüğümde,
Daha
Tüfeğimin kabzasını bırakmamıştım anne...
Yol uzundu anne...
Denizli,Konya,Samsun görmemiştim
Urfa,Kars,Çorum nice bilmemiştim.
Ben yüzlerce Mehmetlerle
Memleketimi
Onların şivesinden tanımıştım anne...
Yol uzundu anne...
Ben böyle cehennemler yaşamamıştım.
Şimdi,
Vatan sağ olsun derler
Yirmi yaşımda toprağa koyarlar beni.
Kanı yerde kalmayacak,
Hesapları görülecek derler anne.
Bir tören yapılır,
Saygı duruşu,
Saygı atışı yapılır anne.
Her şehidin ardından söylenenler
Bir kez daha ardımdan söylenir
Bırak sen kan isteme,
İntikam deme güzel anam
Ben vatanımı hiç satmamıştım anne...
Yol uzundu anne...
Bir akşam üstü,bir vadide
Bir kanlı pusuda bitti.
Zıpkın gibiydik,tığ gibi,
Fidan gibide derlerdi tabiri caizse.
Ama hayatımız böyle
Bir kısa künye
Bir kanlı şafak türküsü
Topuk selamında
Hasretler yumağı anne....
Sırt çantamda resimler,
Bir yudum su mataramda
Son nefesimde içemediğim.
Ve bir bayrak çıkartması kasaturamda...
Birde,bordo beremiz içinde
Kalemle çizdiğim şafak sayıları
Komando marşı.
Birde anne,birde;
Soğuk parlayan tüfeğimin süngüsü
Sana kalan kısa ömrümün öyküsü...
Yol uzundu anne...
Daha gidilecek çok yol vardı.
Tükenesi karanlık şafaklar,
Kına geceleri
Ceylan gözlü söz verilmiş sevdalar,
Kırmızıya bürünmüş yüzler
Kanımız olacakmış.
Yol uzundu anne
Çok kısa sürdü.
Sağdıcımız kara toprak,
Kaderimiz şehitlik oldu.
Yol çok uzundu anne
Bir vadide
Kanlı ve kalleş bir pusuda
Kahpe bir kurşunla son buldu....
Vatan sağ olsun anne....
Kaybana blogcudan alintidir tsk .....
|
|
GIT GIDEBILIRSEN

GIT GIDEBILIRSEN
Bindin ayrılık atına hadi çek git.
Düşünme arkanda kalanları
dön arkanı sevenlerine aldırma
geride kalanların neler çektiklerine.
bilmeden yavaş yavaş kaybol ve yit…
Var git bilinmeyene uzaklaş gözlerden,
Birikmiş hüzünlerini kederlerini
birazda başkalarına dağıt.
Varsın arkandan ağlasın gözler
nasıl olsa kavuşamaz sana
kötü duygular ve söylenen sözler…
Gidişin birilerini ağlatıyorsa ardından
gözyaşlarıyla ıslanıyorsa kalem
ve ıslanıyorsa duyguların yazıldığı kâğıt
sen kaç korkakça arkana bakmadan
senin için söylense de bu ağıt…
Süslü dünyana dal gününü gün et
Hasretlerimi ceplerine doldur gül eğlen
Bahşiş dağıt özlemlerimi istersen…
Şunu bil ki,kopardım artık seni kalbimden
Sildim adını defterimden
bu zamansız gidiş seni de yakacak içinden
sen de sil beni kalbinden beyninden yüreğinden…
git hadi…git her şeyi silebilirsen benliğinden…
...ilker murat çinitaş..mamak/18/09/007
|
|
YALNIZLIK KORKUSU

YALNIZLIK KORKUSU
30'lu yaşların
kuytusunda depresyon sancılarına tutunup,
bütün yalnızlıklarını kadere yüklenmiş
bir ev kadını....
menepozlu iç çekmeler ısıtıyor artık yatagını.
bütün satılmış duyguların savunması
kend tohumlarını filizlendirmekti
belki bir oğlan birde kızdı...
toplumcu zihinlere kurban genç kızlık sevişmeleri
koparıp almıştı içinden bütün arzularını...
hiç ısırmamıstı dudaklarını
karanlık odasında içine aldığı hayallein..
kalmamış sevinci dunyanın
üstüne yüklenmişti
bırakıp savuramıyordu uçurumda kanatlarını
geriye dönmüyordu pişmanlıklar
17 sinde ayak uydurmaya çalışıyordu sendromlara
kendine ait bir kimlik telaşında;
kendinden uzak bir insan yaratarak
sevmeler bile asimile olmuş
pohpohlanma derdinde
ergen,
duygusuz we geç kalmış
artık;
gerçek sahibi karanlıkların
hep bir adım gerisinde sanki;
arkasındaki boşluKların...
pavyonundan kovulmuş bir konsomatris simdi
sokakların biLMez masaLarıNı
ne kimseden habersi
çekinmeden yatmış arka koltuğunda özgürlüğüYLe
ne sözlüğünde engeLLi
Kaldırmış gelen kadehleri
bir kuşak öncesinde yerlesmıs insanlarla dolu kentler
daha hasırLarını kaldıRMadan sahanLArdaN
kokusunu çıkardığı için dalga geciYoR
yeniLerLe...
PaYLAşMAzLARmış
geç kalıNMıŞ
yoksa bilememekmiı...
ayak uydurmaya çalışıyorı ışıklı camekanların çekiciliğine
sermayeye yatırılmış kazancı
ve kaderinin buluşmasını bekliyor...
ayakları düzlüğe takılıyor sonra
belki ilk kez görmüş duwaRları
engebeliğe alışmış yüreği
olabildiğince kendisinin gökyüzü we bulutlar
önünde ufuksuz bir manzara..
ilkkez düzlüğe çıkmış adımları -
yinede bilmeden kanunsuzluğun tadını...
sübyan yalnızlıklardan korkaRak...............
|
Kalıcı Bağlantı (1) Yorum yaz!
16/10/2007 · Kategori: Resimli Siirler

Yüreğimin kıyısına vurdu minicik bir dalga, Tutmalıydım, tutamadım kendimi..... Bir canım var; feda etsem sevdamı bilemesin. Bir acım var anlatsam, önünü göremezsin! Herkes unuttu gitti; bende unuttum her her şeyi.. Bari.... Bari sen ...........

Kalıcı Bağlantı (0) Yorum yaz!
10/10/2007 · Kategori: Resimli Siirler
DESEM Kİ ...
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!

Desem ki..
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen ,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol,
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm, seni arıyorum...
Cahit Sıtkı Tarancı
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 431 ziyaretçi (3512 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|