Resimli Şiirler
 

 

 

 

Al da git eğreti gülüşlerimi

 


isyanı kutsayan yüz bende kalsın
maviye boyama zor düşlerimi
gemimi yakacak köz bende kalsın
mermere saplanan bir deli su’ca
nefreti sevdama etmişim boca
karanlığa dönük bir çift namluca
tetikte bekleyen göz bende kalsın
neşeyi açmadan solanlara ver
gülüp eğlenmeyi yılanlara ver
baharı, bahçeyi çalanlara ver
Van Gogh’un çizdiği güz bende kalsın
bilirim yol uzun sürmek zor ama
çekmediğin kahrı koy matarama
azık kıt, vakit dar, tuz bas yarama
çiledeki aziz giz bende kalsın

MUSTAFA İSLAMOĞLU

 

 

 

 

HÜZN-Ü HICRAN

Hüzn-ü Hicran

Yazdır yağmurlar yağmaz olmuştur bulutlardan
Kuru kırışık yüzünde bir elemdir okunan
Avucundaki son çiçekler de ölü yüzü solgun
Soluğu kısık dua, hüznü hicran

Hüznü hal edinmişim,suskunluğum bundan
Limansız okyanuslara açılır gemilerim
Çok gerilerde elinde mendil,ağlamaklı salınışlarda yar kaldı
Aynalar üşüdü yüzümün donukluğundan
Hıçkırıklarda hayal,hüznü hicran.

Tanklar geçer beynimin damarlarından
Bir çift serçe titreyen ellerim.
Yabansı sesler böğrümde,cinnetler yalnızlık ertesinde
Saksıdaki son akşam sefası da soldu softalığımdan
İniltilerde gece,hüznü hicran.

Yazdan kalma bir gülümseme dudağının kıyısından
Gri pardesülü kadın ile gelir eylül
Dağınıktır saçlarım karışmış uçarı uykulardan
Islık ıslığa yapışır tenime sararmış yapraklar
Eylül hazan,hüznü hicran.

Acılar okunur alın çizgilerimden
Her mevsim yutkunuşlar rüzgarıdır
Her gün doğumu ruhumda sancılanan
Ey ömür törpüsü avucumdan uçan zaman
Hayat zaman, hüzn-ü hicran.

 

Osman Balkıs

 
 

 

 

 

EMANET

* Emanet *

* Emanet *

Emanetse bu can bedende
O zaman nedir ki bu elem üzüntü niye
Mademki terk edecekse seni, bir gün bir yerde
Hazır ol emaneti teslim etmeye

Hüseyin Topçuoğlu

 

Hüseyin Topçuoğlu

 

 
 

 

 

 

 HICRANNAME

Hicrannâme

Aynalarda seni hissediyorum,
Hayal ırmağının çağıltısında
Umutların mecnun parıltısında
Rüyalarda seni hissediyorum...

Ey dost en güzelin nakışındasın,
Nurun karanlığa akışındasın,
Bir denizin şehlâ bakışındasın
Dalgalarda seni hissediyorum...

Şûledar eyleyip sundun elini,
Tayfuna çevirdin sevda yelini,
Tutuşturdun yüreğimin külünü,
N*******arda seni hissediyorum...

Yürürken gecenin kalbine doğru,
Gönlümden beynime vuruyor ağrı,
Yalnızlık bir çöldür, ayrılık uğru,
Tenhalarda seni hissediyorum...

Akşamın renginde ay ışığında,
Bir gül yaprağının kırışığında,
Bulutta, yağmurda, gökkuşağında,
Semalarda seni hissediyorum...

Hüzün gözlerinden ruhuma düşer,
İçim acılarla yoğrulur pişer,
Ey hicran yıldızı ahsen-i beşer,
Dualarda seni hissediyorum.

 

Nurullah Genç

 
 

 

 

 

TEK TABANCA HÜZÜN

Tek tabanca hüzün

Yılların arenasın da ayların son dansı
Aylar kıvırdıkça haftalar yitirdi şansı
İçimde bir şeyler yaralı biraz da kansı
Tek tabanca hüznü içe içe öleceğim...

Avucumda bir damla göz yaşı can çekişir
Parmaklarım uyuşmuş,kollarım sa çelişir
Aklımın zoru yüreğimle,fikrim ruhum da ekşir
Tek tabanca hüznü seve seve öleceğim...

Dudaklarım mühürlendi şiirlerimin tortusuyla
Dişlerim kilitlenmiş,dilimin derin uykusuyla
Boğazım düğüm düğüm,söz olur korkusuyla
Tek tabancasın hüzün diye diye öleceğim...

Ayaklarım mıhla hicran kavşağına çakılmış
Dizlerim titrerken,oturup ta seyrine bakılmış
Menfaat üzre olmak sa en güzel akılmış
Tek tabanca hüznü ar bile bile öleceğim...

Öyle hasretim ki şimdi ben de ana kucağına
İçimdeki yağları eriten giden yalansız sıcağına
Bir dönebilsem çocukluğuma baba ocağına
Tek tabanca hüznü vura vura öleceğim...

HÜZÜN ŞAİRİ (08.07.2007 23:24:00)

 

Nimet Yıldız

 
 

 

 

 

 YOL UZUNDU ANNE

 


Yol uzundu anne...

Daha,

Şapkamın içine son çiziği atmamıştım anne.

Yüz mü,yüz elli mi bilmiyorum?

Daha,

Kaç şafak vardı,saymamıştım anne...

 

Yol uzundu anne...

Yavuklumu,

Hep dağların yamacında düşlemiştim

Gözleri yayla gülü,

Bakışları dağ çiçekleri gibi mi?

Daha,

O elleri hiç tutmamıştım anne...

 

Yol uzundu anne...

Daha,

Paketimdeki son sigarayı yakmamıştım

Seni,

Memleketimi,hikayemi,

Daha,

Sol yanımda yürüyen tertibime anlatmamıştım anne.

 

 

Yol uzundu anne...

Daha,

Yirmisinden yeni gün çalmıştım

Patlayınca bombalar,

Kollarım gövdemden kopunca

Öldüğümde,

Daha

Tüfeğimin kabzasını bırakmamıştım anne...

 

 

Yol uzundu anne...

Denizli,Konya,Samsun görmemiştim

Urfa,Kars,Çorum nice bilmemiştim.

Ben yüzlerce Mehmetlerle

Memleketimi

Onların şivesinden tanımıştım anne...

 

 

Yol uzundu anne...

Ben böyle cehennemler yaşamamıştım.

Şimdi,

Vatan sağ olsun derler

Yirmi yaşımda toprağa koyarlar beni.

Kanı yerde kalmayacak,

Hesapları görülecek derler anne.

Bir tören yapılır,

Saygı duruşu,

Saygı atışı yapılır anne.

Her şehidin ardından söylenenler

Bir kez daha ardımdan söylenir

Bırak sen kan isteme,

İntikam deme güzel anam

Ben vatanımı hiç satmamıştım anne...

 

Yol uzundu anne...

Bir akşam üstü,bir vadide

Bir kanlı pusuda bitti.

Zıpkın gibiydik,tığ gibi,

Fidan gibide derlerdi tabiri caizse.

Ama hayatımız böyle

Bir kısa künye

Bir kanlı şafak türküsü

Topuk selamında

Hasretler yumağı anne....

 

Sırt çantamda resimler,

Bir yudum su mataramda

Son nefesimde içemediğim.

Ve bir bayrak çıkartması kasaturamda...

Birde,bordo beremiz içinde

Kalemle çizdiğim şafak sayıları

Komando marşı.

Birde anne,birde;

Soğuk parlayan tüfeğimin süngüsü

Sana kalan kısa ömrümün öyküsü...

 

Yol uzundu anne...

Daha gidilecek çok yol vardı.

Tükenesi karanlık şafaklar,

Kına geceleri

Ceylan gözlü söz verilmiş sevdalar,

Kırmızıya bürünmüş yüzler

Kanımız olacakmış.

Yol uzundu anne

Çok kısa sürdü.

Sağdıcımız kara toprak,

Kaderimiz şehitlik oldu.

Yol çok uzundu anne

Bir vadide

Kanlı ve kalleş bir pusuda

Kahpe bir kurşunla son buldu....

 

Vatan sağ olsun anne....

 Kaybana blogcudan alintidir tsk .....

 

 
 

 


 

 

 

 

 

 
 

 

 

 

GIT GIDEBILIRSEN

GIT GIDEBILIRSEN

Bindin ayrılık atına hadi çek git.

Düşünme arkanda kalanları

dön arkanı sevenlerine aldırma

geride kalanların neler çektiklerine.

bilmeden yavaş yavaş kaybol ve yit…

Var git bilinmeyene uzaklaş gözlerden,

Birikmiş hüzünlerini kederlerini

birazda başkalarına dağıt.

Varsın arkandan ağlasın gözler

nasıl olsa kavuşamaz sana

kötü duygular ve söylenen sözler…

Gidişin birilerini ağlatıyorsa ardından

gözyaşlarıyla ıslanıyorsa kalem

ve ıslanıyorsa duyguların yazıldığı kâğıt

sen kaç korkakça arkana bakmadan

senin için söylense de bu ağıt…

Süslü dünyana dal gününü gün et

Hasretlerimi ceplerine doldur gül eğlen

Bahşiş dağıt özlemlerimi istersen…

Şunu bil ki,kopardım artık seni kalbimden

Sildim adını defterimden

bu zamansız gidiş seni de yakacak içinden

sen de sil beni kalbinden beyninden yüreğinden…

git hadi…git her şeyi silebilirsen benliğinden…

 

...ilker murat çinitaş..mamak/18/09/007

 

 
 

 

 

 

 YALNIZLIK KORKUSU

                                                   

 

                                 YALNIZLIK KORKUSU

 

30'lu yaşların


                kuytusunda depresyon sancılarına tutunup,
                bütün yalnızlıklarını kadere yüklenmiş


                bir ev kadını....


                menepozlu iç çekmeler ısıtıyor artık yatagını.
                bütün satılmış duyguların savunması
                kend tohumlarını filizlendirmekti 


                belki bir oğlan birde kızdı...


                     toplumcu zihinlere kurban genç kızlık sevişmeleri
                     koparıp almıştı içinden bütün arzularını...


                     hiç ısırmamıstı dudaklarını 


                     karanlık odasında içine aldığı hayallein..

        kalmamış sevinci dunyanın 
         üstüne yüklenmişti
         bırakıp savuramıyordu uçurumda kanatlarını
        geriye dönmüyordu pişmanlıklar 
        17 sinde ayak uydurmaya çalışıyordu sendromlara
        kendine ait bir kimlik telaşında;
        kendinden uzak bir insan yaratarak


              sevmeler bile asimile olmuş 
              pohpohlanma derdinde  
                ergen,
                          duygusuz we geç  kalmış
                                artık;
                           gerçek sahibi karanlıkların                      

                    hep bir adım gerisinde sanki;
           arkasındaki  boşluKların...

           pavyonundan kovulmuş bir konsomatris simdi 
           sokakların biLMez masaLarıNı
 ne kimseden habersi

         çekinmeden yatmış arka koltuğunda özgürlüğüYLe
 ne sözlüğünde engeLLi
                  Kaldırmış  gelen kadehleri

                  bir kuşak öncesinde yerlesmıs insanlarla dolu kentler 
                  daha hasırLarını kaldıRMadan sahanLArdaN
                  kokusunu çıkardığı için dalga geciYoR
 yeniLerLe...
       PaYLAşMAzLARmış
                             geç kalıNMıŞ

                                     yoksa bilememekmiı...
   ayak uydurmaya çalışıyorı ışıklı camekanların çekiciliğine
                       sermayeye yatırılmış kazancı
                          ve kaderinin buluşmasını bekliyor...

                           ayakları düzlüğe takılıyor sonra
                            belki ilk kez görmüş duwaRları
                             engebeliğe alışmış yüreği 
                              olabildiğince kendisinin gökyüzü we bulutlar
           önünde ufuksuz bir manzara..
          ilkkez düzlüğe çıkmış adımları -
          yinede bilmeden kanunsuzluğun tadını...
          sübyan yalnızlıklardan korkaRak...............

 

Yorum (1) Yorum yaz!

YÜREĞİNDE YER VARMI?

 

                                          

Yüreğimin kıyısına vurdu minicik bir dalga, Tutmalıydım, tutamadım kendimi..... Bir canım var; feda etsem sevdamı bilemesin. Bir acım var anlatsam, önünü göremezsin! Herkes unuttu gitti; bende unuttum her her şeyi.. Bari.... Bari sen ...........

 

 

 

 

Yorum (0) Yorum yaz!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

DESEM Kİ ...

 


Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.



Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!



Desem ki..
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen ,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol,
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm, seni arıyorum...
 


Cahit Sıtkı Tarancı
 
  Bugün 431 ziyaretçi (3512 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol